Bu haftaki yazımda sizleri yaşamınıza pozitif katkı sağlayacağını düşündüğüm, Transaksiyonel Analiz kavramı ve bu kavramı hem çok açık hem de kapsamlı biçimde açıklayan, “Milyonların hayatını değiştiren klasik” olarak adlandırılan, Thomas Harris’in kitabı “Ben Ok’im, Sen Ok’sin” ile tanıştırmak istedim.
Ben Ok’im, Sen Ok’sin
Benim kitap ile tanışmam çalışmakta olduğum şirketin bir eğitimi ile oldu. Katıldığımız eğitimin genel amacı katılımcılara gelecekte iyi bir lider olmaları yönünde yol göstermek ve geliştirmekti. Kitap eğitimin sonunda bizlere hediye edilmişti. İlk okuduğum zaman kitap içerisinde geçen kavramları anlamakta zorlandım, bunun da bu kavramlara yabacı olmamdan kaynaklı olabileceğini düşündüm. Fakat sayfalar ilerledikçe ben de kitaba bağlanmaya ve davranışlarımla ile kitap içerisinde geçen örnekleri bağdaştırmaya başladım.
Kitapta okuduğum bir şeyi ertesi gün uyguladım ve kendimi izledim. Toplantı sırasındaki kitaptan esinlenerek uyguladığım bir davranış gerçekten takdir görmüştü. Tabi ki en önemli kısmının bu davranışları içselleştirebilmek ve hayatın bütününe yayabilmek olduğunun farkındayım.
Kitap diyor ki; hepimizin içinde; ebeveyn, çocuk ve yetişkin yapıları var. Ancak bir yetişkin olarak bizden istenen, çocuk ve ebeveyn yapılarımızı yetişkin süzgecinden geçirerek dışarıya aktarmamız bekleniyor. Olumlu ebeveyn ve çocuk yapılarının içimizde bulunması güzel bir şey ancak ebeveyn ve çocuk denildiğinde, geçmişimiz tamamen de olumlu anılar ile dolu değil tabi ki… İşte bunları fark edip, kendi geçmişimizle helalleşir ve yetişkin tavrıyla davranabilirsek, yetişkinliğe mükemmel bir geçiş yapmış oluyoruz.
Tüm bunlar bizim yaşamımızda bilmediğimiz şeyler değil tabi ki fakat uygulama konusunda ne kadar başarılı olduğumuz tartışılır durumdadır.
Transaksiyon
Yazdıklarım bir somutluk kazandırmadıysa eğer bir de bu şekilde anlatayım. Transaksiyon, bir kişiden gelen uyaran ve diğerinin ona yanıtı olarak tanımlanıyor. Uyaran ve yanıtın, ebeveyn, çocuk ve yetişkinin hangisinden geldiğini anlamanın bazı ipuçları var. Beden hareketleri, mimikler, ses tonu, kelimeler, bakışlar…
İpuçlarını içerisinde kendimi bulduğum bir çok nokta oldu ve ben bu ipuçlarından hareketle davranışlarımı geliştirmek için yeni alanlar da tespit ettim. Kendi analizimi yaptığımda çocuk ve yetişkin yapılarını kendimde oldukça çok buldum. Tabi bu noktada yazar, bu davranışların farkında olmamızı, önyargısız dinlememizi ve yetişkin bir bireye uygun araştıran, sorgulayan, nesnel yanıtlarla hareket etmemizi öneriyor. Aynı zamanda gerekirse içimizden ona kadar saymamızı da tavsiye ediyor. İpuçlarını inceledikten sonra çevremdeki bir çok insanı gözlemlemeye ve hangi yapıda davranışlara sahip olduklarını anlamaya çalışmak geçekten çok eğlenceli oldu benim için.
Çocuk İpuçları (Fiziksel):
Ağlamaklı ses
Gözyaşı
Titreyen dudak
Somurtmak
Öfke nöbetleri
Küsmek
Keyifli olmak
Gülmek
Tırnak yemek
Kıvırmak
Kikirdemek
Çocuk İpuçları (Sözel):
İsterdim ki
İsterim
Bilmiyom
Yapcam
Sanırım
Büyüdüğüm zaman
En büyüğü, en iyisi benimki
Zavallı ben, korkunç değil mi?
Ebeveyn İpuçları (Fiziksel):
Çatık kaş
Uzatılmış işaret parmağı
Bükülmüş dudak
Kafa sallamak
Eller kalçada
Kollar göğüste kavuşmuş
Cık cık yapmak
İç çekmek
Ellerini ovuşturmak
Ebeveyn İpuçları (Sözel):
Hayatım pahasına da olsa
Asla yapmam
Şimdi daima şunu hatırla
Sana kaç defa söyledim (ilk, son söylüyorum)
Eğer yerinde olsaydım
-meli, -malı…
unutulmamalıdır ki,
herkes bilir ki…
Yetişkin İpuçları (Fiziksel):
Yetişkin dinlerken, yüz ifadesi, gözleri, bedeni dinlediğini belli eder. Hareketsiz olmak dinlememektir, baş yana doğru eğikse, aklında başka şeyle dinlemektedir, meraklı, coşkulu çocuğun ortaya çıkmasına izin verir yetişkin.
Yetişkin İpuçları (Sözel):
Neden? Ne? Nerede? Ne zaman?
Kim? Nasıl?
Bu doğru mu?
Uygulanabilir mi?
Bu fikre nasıl vardın?
Karşılaştırırsak, olasılıklar?
Mümkün
Düşünüyorum ki, anlıyorum… bu benim fikrim… fikrimce…
Bunlara ek olarak yetişkin kendine daha samimidir. Bireyi korur, vermek almaktan daha kutsaldır diye düşünür ve bir yetişkin için vermek gücün simgesidir. Ne kadar çok verirsen o kadar en üst düzeydesindir. Karşısındakinin değerini düşürdüğünde kendi değerinin düşeceğini de bilir.
Kitap içerisinde bir çok uygulama ve örnekler mevcut. Ben birkaç örneği de paylaşmak isterim.
Ağlama Eylemi
Sokakta herhangi bir şey aldırmak için ağlayan çocuğun toplum tarafından yadırgandığı fakat düğün sırasında ağlayanın toplum tarafından doğal karşılandığından bahsediyor kitap. Asıl olan düğünde ağlamak çocukça bir davranış veya rötar yapan bir uçakta yakınan birini gördüğümüzde onunla birlikte yakınma davranışımız çocuk tarafımız fakat sakince gülümsemek veya sizin gibi düşünmüyorum demek yetişkin tarafımızı gösteriyor.
Başka bir örnekle devam edecek olursak.
Yüz kişi seçilip bir deney yapılıyor. Öğretmen rolü ile karşı tarafa soru sormaları isteniyor. Emirleri veren bir yönetici ve karşı tarafta öğrenci koltuğuna oturttukları on denek olduğu söyleniyor. Öğretmen rolündeki kişi öğrenci rolündekileri görmüyor. Her yanlış cevap sonrasında voltu yükselterek öğrenci koltuğundakilere elektrik vermesi gerektiği söyleniyor tabi ki elektrik verilmiyor sadece elektrik verildiğini sanması sağlanıyor bunu desteklemek için de çığlık sesleri veriliyor. Öğretmen bir ara artan çığlık seslerinden öğrencinin öleceğini düşünse de üstten emir aldığı için devam ediyor. Bu şekilde devam eden deneyde çığlıklara yakarışlara rağmen 100 kişiden 64’ü elektrik vermeye devam ediyor. Bu davranışın temel sebebi beynimizin ebeveyn tarafının otoriteye itaat etmesidir.
İlgimi çeken diğer bir örnek:
Anne-Çocuk
Bir anne çocuğuna elinde olmadan gösterdiği aşırı tepkilerden dolayı psikolojik destek alma konusunda karar alıyor. Psikolojik yardım almaya giden anne çocuğu için bazı kurallar koyduğunu ve çocuğu bu kurallara uymadığı zaman sorunlar yaşadıklarını anlatıyor. Karşısındaki uzaman da bir örnek vermesini istiyor. Anne çocuğuna ceketini yatağının üstüne koymamasını, şapkasını masasının üzerine koymamasını söylediğini fakat çocuğunun tüm bunları dikkate almayarak söylediği şeylerin aksini yaptığını ve bunun sonucunda kendisinin çocuğuna aşırı tepkiler verdiğini anlatıyor. Uzman da bu kuralı neye istinaden koyduğunu soruyor ve sonrasında büyük anne ile görüşmek istiyor.
Büyük anne ile görüştüğünde; konu bu kurala geldiğinde büyük anne, “Eskiden bit yaygındı. Kızımın arkadaşları eve sık sık gelirlerdi. Bit geçmemesi için o zamanlarda kızıma koyduğum bir kuraldı bu diyor.”
Günümüze baktığımızda eskiye nazaran çok yaygın olmayan bit vakasından yola çıkarsak sadece ebeveyn süzgecinden geçirerek bu kuralın uygulandığını görüyoruz. Bu örnekten hareketle, genel olarak beynimizin süzgecinden geçirmeden ebeveyn tarafımızla yaptığımız eylemleri sorgulamadan sürdürdüğümüz çıkarımı yapılabilir.
İlgimi çeken diğer bir örnekte bir kadının yıllar boyunca, yorgun olduğu zamanlar, aynı kabusu görmesi üzerine yardım almaya karar vermesiydi. Kadının kabusu iki gezegenin küçük bir gezegeni yuttuğu ve bu kabustan mide ağrılarıyla uyanıyor olmasıydı.
Araştırmalar sonucunda kadının annesinin bebekken onu fazla emzirdiği ve midesinin bu durumdan dolayı rahatsız olduğu, büyüdüğünde de bebeklikten kalma bir mide probleminin onu rahatsız ettiği tespiti yapılıyor. Kabuslarında gördüğü yutulan küçük gezegenin de bilinçaltında kendisi olduğu ortaya çıkarılıyor. Ebeveyn eylemini sürdürdüğümüzün diğer bir etkisi de kendini bu olayda gösteriyor.
Çocuk, Ebeveyn, Yetişkin
Çevrenizdeki davranış biçimlerini gözlemlemeye başladığınızda ebeveyn, çocuk ve yetişkin hangileri kişiliğimizde ağır basıyor daha da netleştirmiş olacaksınız.
Sonuç olarak:
Güçlü bir “Yetişkin” aşağıdaki yollar ile inşa edilir:
1. Çocuğunuzu tanıyın, kırılganlıklarını, korkularını tanıyın, bu duyguları ifade etme yollarını öğrenin.
2. Ebeveyn’inizi tanımayı öğrenin, öğütlerini, uyarılarını, yasaklarını, katı pozisyonları ve bunları ifade ederken kullandığı biçimleri öğrenin.
3. Diğer insanların “Çocuk”una duyarlı olun, o “Çocuk”a konuşun, temas edin, “OK OLMAMA” durumlarının ağırlığını fark edin.
4.Eğer gerekiyorsa bilgisayara gelen veriyi, “Yetişkin”in, “Ebeveyn” ve “Çocuk”u gerçeklikten ayırt etmesini sağlamak için 10’a kadar sayın.
5. Eğer şüphe duyuyorsanız bırakın, yanıt vermeyin. Vermediğiniz bir yanıt için sizi suçlayamazlar.
6. Bir değerler sistemi oluşturun. Etik bir çerçeve olmadan karar veremezsiniz.
Kitabın arka kapağında yer alan ve beni etkileyen bir söz ile yazımı sonlandırmak istiyorum:
“Geçmişi değiştiremeyiz. Ama bugün bizimdir. Kim olmak istediğinize karar verin ve olun.”
Kendinizi Keyifle Keşfetmeniz Dileğiyle…
2024 © Mustafa Çağa.