Dünya Kazan, Biz Kepçe.
Tüm oyunlar bizim için itina ile hazırlanmış. Kazanın içi kapkaranlık, derin ve ıssız. Şans ile nasip arasında gidip gelen hayallerin peşinde ama ve lakin kazanın içerisinde. Kurallar dizisi sarmış etrafımızı. İlle de üçü aynı olacak. Şansın varsa en küçük rakamın üçü aynı çıkar da bir tane daha şans geçer eline. Ve sen verdiğini yerine koyabildiğin için mutlu olursun. Amorti çıkınca da benim gibi pasta alıp kesersin.
Kazan su, kaynama ve sıcaklık olayını çağrıştırsa da ilk başlarda soğuktur aslında. Sonra yavaş yavaş alışmaya başlarsın. Tıpkı bir kurbağa deneyi misali hiç farkına varmadan çorba olur gidersin. Kazanın içinde kaynar su olsaydı, sen de kurbağa gibi ayağın suya değer değmez zıplar kaçardın. Ama sana öyle bir şans verilmedi sen kazanın içinde uyandın.
Şansını denersin büyük bir umutla. İnşallah, nasipse, hayırlısı ne ise o olsun harmonisine eşlik etmeye başlarsın. İyi de be kardeşim kime göre hayırlısı olsun? Sadece senin için mi? Peki, senin için hayırlı olanın başkası için de hayırlı olacağına ne inandırdı seni?
Şans, umut, nasip, hayır, her şey seninle ama sen kazanın içindesin. Kazanın dışında olma hayalin yok ve suyun ısındığını fark edemiyorsan kazanın içerisinde yaşadığın hayat senin kaderin olmaz mı?
Neydi kader?
Değiştirilmez yazgı mıydı? İnsan kaderini değiştirebiliyor muydu? Sen belki bilirsin cevabı ama ben hiç bilmem, çünkü hiç aramadım ki.
Ortada bir oyun var ise ve kazanın içerisindeki kepçe ben isem seçeneklerimin benim kaderimi belirleyeceğine inanırım. İster kazanı deviririm, ister delerim, istersem de her şeye razı gelirim. Ama bunu ancak ben yaparım. Hayatta ancak kendine şans tanımazsan şansın yoktur. Ben buna inanırım. Hedefim, hayalim, umutlarım, her biri kazanımın parçalarıdır.
Hedefin ve amacın olanı yansıtan hayal kurmak ile hayalperest olmak arasında ince bir fark vardır. İlki seni kamçılar, motive eder, inandırır. Diğeri seni durdurur, zayıflatır sonra da geriletir. Gerçeklik, mücadele, direniş ve acı arasında güçlü bir ilişki vardır.
Gerçekler acıyı çağrıştırır çoğu zaman.
Mücadele gerektirir. Yorar insanı gerçekler. Direndikçe kuvveti artar. İzin verirsen de seni alır götürür hayalindeki eşsiz bahçelere. Acıların içerisinden çıkıp vardığın yerde, kazıma beklentin olmadan kazanma zamanın gelmiştir artık.
Peki, acı olmasaydı tatlının hissiyatını kim bilebilirdi ki. Yenilgi olmasaydı, zafer ne anlam ifade ederdi? Arayışındaki arzu sana ne sunardı?
Çoğunlukla aradığımız mükemmellik arzusu sarardı her bir yanımızı. Gideceğimiz her yerde, buluşacağımız her insanda, başlayacağımız her işte, kullanacağımız her üründe. Aradığımızı bulamayınca o hayal tuzla buz olur giderdi.
Ben kabul ettim. Sen de kabul et. En büyük ikramiyenin hayali senin için de çok kısa sürecek.
2024 © Mustafa Çağa.